Saygıdeğer Meclis Başkanım, Değerli Yönetim Kurulu, Meclis, Yüksek İstişare, Disiplin Kurulu Üyelerimiz, Kıymetli Basın Mensupları, Dün sizlerin de katılımıyla çok anlamlı bir etkinlik gerçekleştirdik. Planladığımız tarihte öğrencilerimizle buluşturmak için..
 
				
								Saygıdeğer Meclis Başkanım,
Değerli Yönetim Kurulu, Meclis, Yüksek İstişare, Disiplin Kurulu Üyelerimiz,
Kıymetli Basın Mensupları,
Dün sizlerin de katılımıyla çok anlamlı bir etkinlik gerçekleştirdik. Planladığımız tarihte öğrencilerimizle buluşturmak için büyük bir çaba ve özveriyle yapımına devam ettiğimiz Güzelbahçe Kampüsü’müzde şanlı Türk Bayrağımızı, hep birlikte ve büyük bir coşkuyla ilk kez göndere çektik.
Cumhuriyetimizin 102. yılını kutladığımız bu tarihi günde törenimize katılan herkese ayrı ayrı teşekkür ediyor, 29 Ekim Cumhuriyet Bayramınızı bir kez daha kutlamak istiyorum.
Bu topraklarda bağımsız olarak yaşamamızı sağlayan, çağdaş medeniyetler seviyesine ulaşmamız için bugün hala geçerliliğini koruyan derin ufku bizlere çizen ve ölümsüz fikirlerini bize emanet eden Ulu Önderimiz Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK başta olmak üzere, Cumhuriyeti yaşatmak için canı pahasına savaşan tüm şehitlerimizi rahmet ve minnetle anıyorum.
Değerli Meclis Üyeleri,
Konuşmama kentimiz ile ilgili önemli gelişmeleri sizlerle paylaşarak başlamak istiyorum.
Kentimizin en köklü kulüplerinden biri olan Karşıyaka Spor Kulübü’nün neredeyse 30 yıla yaklaşan stad hayali sonunda gerçek oluyor.
İzmir’in 113 yıllık en eski spor kulüplerinden yeşil-kırmızılıların, 2015 senesinde yıkılan Karşıyaka Yalı’daki İlçe Stadı’nın yerine yapılacak yeni stat projesi için merkezi yönetimle yerel yönetim işbirliği yaptı. Stat arazisi Gençlik Spor Bakanlığı tarafından İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin talebi üzerine inşaat için belediyeye verildi.
Bizim de Oda olarak, tüm faaliyetlerimizde temel ilke olarak benimsediğimiz “ortak akıl” ile hareket ederek, Karşıyaka Stadı Projesi’ni hayata geçirmek için iş birliği yapan Adalet ve Kalkınma Partisi Genel Sekreteri, İzmir Milletvekilimiz Eyyüp Kadir İnan, İzmir Milletvekilimiz Mehmet Kasapoğlu, İzmir Büyükşehir Belediye Başkanımız Dr. Cemil Tugay ve Adalet ve Kalkınma Partisi İzmir İl Başkanı Bilal Saygılı’ya teşekkür ediyoruz.
Ortak aklın önemini kısa süre önce kentimize kazandırılan “İnciraltı Bölgesi Planları” hususunda da vurgulamıştık. Birlikte çalışma ve uzlaşı kültürünü geliştirerek, kentimizin çözüm bekleyen tüm sorunlarını çözeceğimize inanıyoruz.
Kentimizi ilgilendiren bir diğer gelişme; Cumhuriyet tarihinin en büyük sosyal konut hamlesi olan “Yüzyılın Konut Projesi” oldu. 81 ili kapsayan 500 bin konutluk proje kapsamında İzmir’e 21.020 konut kazandırılacak. Bu sayıyla, kentimiz en fazla konutun inşa edileceği 5 ilden biri olacak.
İzmir’in deprem gerçeği ve konut arzındaki ihtiyaç dikkate alındığında, bu proje şehrimizin geleceği adına değerli bir fırsat.
Bizim için önemli olan, bu sürecin de ortak akılla kentin dokusuna, çevresine ve yaşam kalitesine uygun şekilde yürütülmesi. İzmir’in lehine olan her adımda, merkezi idare, yerel yönetimler ve sivil toplum arasında güçlü bir iş birliği zemini oluşturmak, ortak hedefler doğrultusunda hareket etmek en doğru yaklaşım olacaktır.
Bu çerçevede; Büyükşehir Belediyemiz ile ilçe belediyelerimizin arsa temini ve tahsisi süreçlerinde iş birliği içinde hareket etmelerini temenni ediyor ve çok önemsiyoruz.
Kıymetli Hazirun,
Teknoloji alanında yaşanan hızlı dönüşümün küresel ekonomik yapıyı köklü bir biçimde etkilediği, korumacı yaklaşımların uluslararası ticaretin kurallarını yeniden belirlediği bir dönemden geçiyoruz.
Ortaya çıkan tablo, ekonomik düzende yaşanan dönüşüm sürecine bizlerin nasıl uyum sağlayacağını sorgulamamıza neden oluyor.
Bu dönüşümün hangi aşamasında olduğumuzu net biçimde belirlemek güç; ancak mevcut politika araçları ve geleneksel çözüm yaklaşımlarının, ortaya çıkan yeni sorunları yönetmede giderek yetersiz kaldığını görüyoruz.
Dünya ekonomisi üretimden finansal sistemlere, ticaretten istihdama kadar birçok alanda derin bir yapısal dönüşüm sürecinden geçerken; jeopolitik gerginlikler, çatışmalar, gelir adaletsizliği ve bozulan fırsat eşitliği, ekonomik performans ve istikrar üzerinde artan ölçüde baskı yaratıyor.
Son bir yıla geldiğimizde ise; küresel ölçekte siyasi, jeopolitik ve dış ticaret politikası gelişmeleriyle birlikte ekonomik belirsizlik düzeyi yakın tarihin en yüksek seviyelerine çıktı. Belirsizlik arttıkça, yatırımcıların güvenli liman arayışı da güçlendi ve bu durum altın fiyatlarında yukarı yönlü bir gidişe sebep oldu.
Ons altın fiyatlarının yaklaşık 10 gün kadar önce zirvesinden dönüş yaparak gerilediğini ve geçmiş yıllara oranla ciddi bir dalgalanma içerisinde olduğunu da ayrıca paylaşmak istiyorum.
IMF’in, Ekim 2025’te yayımladığı “Dünya Ekonomik Görünümü” raporuna göre küresel ekonomi, dalgalı bir seyir izliyor ve toparlanma zayıf ve kırılgan ilerliyor. Küresel büyümenin 2024’teki yüzde 3,3’ten 2025’te yüzde 3,2’ye, 2026’da ise yüzde 3,1’e düşmesi öngörülüyor. Bu tablo, dünya ekonomisinin artık daha parçalı bir yapıya doğru evrildiğini; üretim, ticaret ve yatırım akışlarının bölgesel bloklar arasında yeniden şekillendiğini gösteriyor.
IMF, özellikle artan ticaret tarifeleri, jeopolitik gerilimler ve teknoloji alanında yaşanan rekabetin, küresel entegrasyonu zayıflattığını belirtiyor. Yapay zekâ ve dijital dönüşüm gibi alanların üretkenliği artırma potansiyeline dikkat çekilmekle birlikte, veri paylaşımı ve iş gücü uyumu konularındaki belirsizliklerin, yeni risk unsurları yarattığı ifade ediliyor.
Rapora göre, yapay zekânın üretim süreçlerine entegrasyonu ülkeler arasında yeni bir rekabet hattı oluşturma potansiyeline sahip. Raporda ayrıca, dünya genelinde kamu ve özel sektör borçluluk oranlarının yüksekliği, finansal sistem üzerinde kırılganlık yaratmaya devam eden önemli bir risk olarak öne çıkıyor. Özellikle gelişmekte olan ülkelerde artan borçlanma maliyetleri, yatırım ortamını zorlaştırırken, mali manevra alanını da daraltıyor.
Çin ekonomisinde gözlenen yavaşlama ve emlak sektöründeki kırılganlıkların ise Asya başta olmak üzere küresel ticaret zincirleri üzerinde dalga etkisi yaratabileceği vurgulanıyor. Para politikasının yüksek faiz ortamında karmaşık bir denge arayışı içinde olduğu bu dönemde, merkez bankalarının bağımsızlığı ve öngörülebilirliği konusundaki tartışmaların artması, küresel finansal istikrar açısından yeni bir risk unsuru olarak değerlendiriliyor.
Bu anlamda, dünya ekonomisine yön veren ve özellikle ülkemizin de dahil olduğu gelişmekte olan ülkelere fon girişlerini yakından etkileyen Amerikan Merkez Bankası FED’in faiz kararları ve mesajları da önem taşıyor. FED, faizlerde dün 25 baz puanlık indirim kararı aldı.
FED Başkanı Powell’ın, Aralık toplantısında politika faizinde daha fazla indirim yapılmasının kesin olmadığı ve enflasyon risklerinin yukarı yönlü olduğuna dair yorumu da dikkat çekti.
Tüm bu bulgular, önümüzdeki dönemin ekonomik olarak temkinli ve çok kutuplu bir yapı içinde şekilleneceğine işaret ediyor. Küresel sistemin yön değiştirdiği bu ortamda, ülkelerin ve kentlerin, dayanıklılığını artıracak yapısal reformlara, dijital ve yeşil dönüşümü merkezine alan yeni stratejilere yönelmesi kaçınılmaz hale geliyor.
Kıymetli Hazirun,
Dünya ekonomisinde genel gidişat böyle iken, ülkemizde Ekonomik Programın devreye girmesinin üzerinden 2 buçuk yıla yakın bir süre geçti. Bu süre içerisinde; hemen her meclis konuşmamda siz değerli Meclis Üyelerimize enflasyonun düşürülmesini odağına alan bu programa sahip çıkmamız gerektiğini, çünkü enflasyonun bir ülkenin ekonomisinin verimliliği için en önemli tehlike ve toplumsal barışı etkileyebilecek bir gelir adaleti problemi olduğunu ifade ettim.
Uygulanan programla birlikte; Kur Korumalı Mevduat sisteminin kademeli olarak sona erdirilmesi, Merkez Bankası rezervlerinin güçlenmesi, cari açığın finansmanında daha sağlıklı bir yapının oluşması ve kayıt dışı ekonomiyle mücadelenin etkinleşmesi önemli ilerlemeler olarak öne çıktı.
Ancak belki de en önemli kazancımız; programla birlikte enflasyonun düşürülmesinin zorunlu olduğu ve enflasyonla mücadele edilmeden kalıcı bir ekonomik başarı elde edilemeyeceği yönündeki toplumsal ve kurumsal inancın güçlenmiş olması oldu.
Sonuç olarak, toplumun her kesimi enflasyonun düşmesini istiyor. Fakat gelinen aşamada, enflasyonun düşürülmesi için katlanılan maliyetlerin de büyüdüğünü görüyoruz. Özellikle de üretim odaklı iş dünyasının, enflasyonun düşürülmesi için ciddi bir bedel ödüyor.
KOBİ’lerimiz için faiz oranlarının makul seviyelere inmesi ve finansmana erişimin güçlendirilmesi de, işletmelerimizin yaşamlarını sürdürmeleri için öncelikli etmenlerden birisi konumunda.
Bir diğer gözlemimiz ise, üretim yapan sektörlerin performansında çok ciddi farklar olması. Ekonomiyi ve sanayiyi sürükleyen sektörler olduğu gibi, kötü giden sektörlerin de olduğunu görüyoruz. Diğer ulaşım araçları, otomotiv gibi sektörler bir süredir sanayi üretim büyümesinin yüksek kalmasını sağlıyor; fakat ihracat yapan emek yoğun sektörlerden iyi sinyaller alamıyoruz.
Bugün, sanayinin büyümeye yeterince katkı yapamaması ve çeşitli platformlarda paylaştığım kapasite kullanım oranlarında %70’in altında rakamları görmemiz iş dünyamızı fazlasıyla rahatsız ediyor.
Sanayi üretiminin tüketimdeki artışın gerisinde kalmasını sağlıklı bir gelişme olarak görmüyoruz. Ülkemizde enflasyonun temel nedeni; genellikle talep, yani tüketim artışı olarak değerlendirilse de, arz tarafındaki kısıtlar da fiyatlar üzerinde önemli bir baskı unsuru oluşturabiliyor.
Üretim kapasitesinin daralması veya bazı sektörlerde kapasite kullanım oranlarının düşmesinin, arz maliyetlerini yükselterek enflasyonist süreci besleyebileceğinden endişe ediyoruz.
Bu nedenle, tedarik zincirlerinde ortaya çıkan maliyet baskılarını ve arz yönlü kısıtların fiyatlar üzerindeki etkisini dikkatle izlemek gerektiğine inanıyoruz.
Tüketim talebinin yeterince yavaşlamadığı bir dönemde, arz kapasitesinin azalmasının, enflasyonla mücadele sürecini hem uzatacağını hem de maliyetini artıracağını düşünüyoruz.
Kıymetli Hazirun,
Programın ilk uygulamaya girdiği günden bu yana, sürdürülebilir büyüme ve fiyat istikrarı için atılması gereken adımları her fırsatta dile getirdik.
Orta gelir tuzağının aşılabilmesinin reçetesini daha önce defalarca sizlerle paylaştım: Teknolojik dönüşümün hızlandırılması, iş gücü verimliliğinin artırılması, enflasyonla etkin mücadele için beklentilerin doğru yönetilmesi, kredi politikalarında seçici olunması, verimsiz ve zombi şirketlerin sistemden ayıklanması, sanayinin öncelikli konumunun korunması, vergi sisteminde yapısal düzenlemelere gidilmesi ve büyümenin yalnızca tüketime dayalı bir modelle sürdürülmemesi.
Bugün de bu tespitlerin geçerliliğini koruduğunu özellikle vurgulamak istiyorum.
Ekonomik programın başarısı için yatırım ortamının iyileştirilmesi, güvenin güçlendirilmesi ve belirsizliği azaltıcı politikaların kararlılıkla uygulanması gerekiyor.
Bununla birlikte, ülkemiz ekonomisinin büyümesine ihracatın, yatırımların ve sanayinin sürdürülebilir biçimde katkı yapmasının gerekli olduğuna inanıyoruz.
Enflasyonla mücadele sürecinin ise üretim kapasitesine zarar vermeden, iş gücü ve yatırım dinamiklerini koruyacak bir çerçevede sürdürülmesi gerektiğinin bir kez daha altını çizmek istiyorum.
Ayrıca, enflasyonu düşürme sürecinde ağırlıklı olarak Merkez Bankası politikalarına ve sıkı para politikasına dayalı bir yaklaşım izlenmesinin, ekonomik maliyetlerin sektörler ve gelir grupları arasında adaletsiz biçimde dağılmasına yol açtığını da değerlendiriyoruz.
Bu nedenle; sadece para politikası değil, ekonomiyi dolaylı yollardan etkileyen tüm politika alanlarında alınan kararların da, ekonomik belirsizlik ve beklentiler üzerindeki etkileriyle birlikte değerlendirilmesi gerektiğini düşünüyoruz.
Hukuk sisteminin etkinliği, kamunun yönetişim kapasitesi, sosyal ve eğitim politikalarının kalitesi gibi unsurlar yalnızca uzun vadeli refahın değil, içinde bulunduğumuz dezenflasyon sürecinin de temel belirleyicileri arasında yer alıyor.
Bu alanlardaki iyileşmeler, ekonomik belirsizlikleri azaltarak beklentilerin daha hızlı istikrara kavuşmasını ve enflasyon ataletinin kırılmasını kolaylaştıracaktır. Dolayısıyla fiyat istikrarı hedefinin, yalnızca para politikasına değil, para politikasıyla birlikte bütüncül bir ekonomik yönetişim anlayışının başarısına bağlı olduğuna inanıyoruz.
Bu çerçevede, para politikasındaki son adımlar da az önce dile getirdiğim tespiti daha görünür kılıyor. Merkez Bankası, 23 Ekim tarihli toplantısında politika faizini %40,5’ten %39,5’e indirirken, enflasyonun temel eğiliminde artış olduğunu ve dezenflasyon sürecinin yavaşladığını vurguladı.
Karar metninde, enflasyondaki düşüş sürecine yönelik risklerin belirginleştiği açıkça ifade edildi. Merkez Bankasının iletişim tonundaki ihtiyat, para politikasının tek başına fiyat istikrarını sağlamada sınırlı bir etkiye sahip olduğuna dair önemli bir uyarı niteliği taşıyor.
Sonuç olarak, ekonomik belirsizliklerin kalıcı biçimde azalması ve dezenflasyon sürecinin başarıya ulaşması için, para politikasını tamamlayan bütüncül ve eşgüdümlü politika adımlarına her alanda ihtiyaç duyulduğunu değerlendiriyoruz.
Kıymetli Hazirun,
Odamız adına önemli bir gelişmeyi sizlere aktarmak istiyorum.
Avrupa Birliği tarafından fonlanan ve Eurochambres ile TOBB koordinatörlüğünde yürütülen “Türkiye-Avrupa Birliği İş Dünyası Diyaloğu-2 Hibe Programı” kapsamında, üyelerimizin dijitalleşmesi ve dijital pazarlama alanında rekabetçiliğimizin geliştirilmesi üzerine hazırladığımız projemiz, ülkemiz genelinde birçok oda ve borsayı geride bırakarak (157 Bin Euro) hibe almaya hak kazandı.
Programın genel amacı; Türk ve Avrupa iş çevreleri arasında karşılıklı anlayış, güven ve sürdürülebilir iş birliği temeline dayanan bir diyalog ortamı oluşturmak. Bizler de, Ocak 2026 itibariyle start alacak projemizi Sevilla Ticaret Odası ve Yunanistan Odalar Birliği ortaklığında gerçekleştiriyor olacağız.
Projemizin son dönemde daha da hız kazanan dijital dönüşüm ve yapay zekanın iş hayatına entegrasyonu konusunda üyelerimize yeni ufuklar açacağına inanıyoruz.
Ekim ayında yalnızca projelerimizi değil, vizyonumuzu da sınırların ötesine taşıdık. Sektörel çalışmalarımızla eş zamanlı olarak uluslararası iş birliklerimizi yoğunlaştırdık; sadece bir ayda 12 farklı ülkeden temsilciyi Odamızda ağırladık.
Yine Türkiye-Avrupa Birliği İş Dünyası Diyaloğu-2 Programı kapsamında, Almanya, Avusturya, Bulgaristan, İtalya, Polonya ve Yunanistan’dan Ticaret Odası yöneticileri, dijitalleşme çalışmaları hakkında incelemelerde bulunmak üzere şehrimizi ziyaret etti.
Eurochambers, Ege Bölgesi ve Sanayi Odası ve Odamız iş birliğinde geliştirdiğimiz kapsamlı program çerçevesinde, heyetin şehrimizdeki teknoparkları, İzmir Ekonomi Üniversitemizi ile İzQ Girişimcilik ve İnovasyon Merkezimizi yakından tanımasını sağladık.
Ziyaretler boyunca İzmir’in dijitalleşme yolculuğunu ve inovasyon ekosistemindeki güçlü potansiyelini Avrupa’daki paydaşlarımıza birebir aktardık. Eurochambres Heyeti, kentimize gerçekleştirdiği ziyaretin sonunda, beklentilerinin de ötesinde bir İzmir profili ile karşılaştığını ifade etti.
Kentimizde kurumların sunduğu hizmetlerin dijital alt yapısı, teknoparklar ve organize sanayi bölgelerimizdeki örnek şirketlerimizin konumu, tarım sektöründe teknoloji kullanımının yaygınlaştırılması, Üniversitemizde yapay zekanın ders anlatımlarına entegrasyonu, ziyaret ettikleri kurumlardaki kadın istihdam oranı gibi konular heyet tarafından övgüyle karşılandı.
Bu durum, hem şehrimizin tanıtımına önemli bir katkı sağladı hem de gelecekte hayata geçirilebilecek projeler için İzmir’e duyulan güveni ve ilgiyi artırdı.
Bu kapsamda, İzmir’in sahip olduğu potansiyelin uluslararası alanda daha görünür hale gelmesi, yeni iş birliklerinin geliştirilmesi ve Avrupa’daki oda ve kurumların kentimize olan ilgisinin kalıcı hale gelmesi için bu tür ziyaretlerin sürdürülmesinin büyük önem taşıdığına inanıyoruz.
Diplomatik temaslarımız da aynı yoğunlukla devam etti. Ekim ayında Filipinler Ankara Büyükelçisi, Avustralya İstanbul Başkonsolosu, Bosna Hersek Kültür Dernekleri Federasyonu ve Çin Aba Tibet Bölgesi Valisi ile gerçekleştirdiğimiz görüşmelerde, karşılıklı ticaret ve yatırım fırsatlarını değerlendirdik.
Bununla birlikte, Türk-Alman Ticaret ve Sanayi Odası iş birliğiyle “Almanya’da Yatırım ve Ticari Vize Olanakları” konulu önemli bir bilgilendirme toplantısı düzenledik. Benzer biçimde Arjantin İstanbul Başkonsolosu ve Odamızı ilk kez ziyaret eden Suudi Arabistan Ankara Büyükelçisi’nin katılımlarıyla gerçekleştirdiğimiz ülke tanıtım etkinlikleri de üyelerimizden büyük ilgi gördü.
Bu etkinliklere 600’ün üzerinde üyemiz katılarak, farklı ülkelerle doğrudan temas kurma ve yeni iş fırsatlarını keşfetme imkânı buldu. Çalışmalarımız tek bir bölgeyle sınırlı değil; Avrupa’dan Latin Amerika’ya, Orta Doğu’dan Asya’ya kadar uzanan geniş bir coğrafyada çalışmalarımızı aktif biçimde sürdürüyoruz.
Üyelerimizin küresel ekonomiye daha etkin biçimde entegre olmasını; İzmir’in uluslararası pazarlarda söz sahibi ve rekabetçi bir kent kimliğiyle öne çıkmasını hedefliyoruz.
Üyelerimizin dış pazarlara açılması için önem arz ettiğini düşündüğümüz yurt dışı fuar organizasyonlarımıza bu ay da yoğun katılımlı etkinliklerle devam ettik.
Ekim ayı içerisinde Almanya, Belçika, Birleşik Arap Emirlikleri, Fransa ve İtalya’da gerçekleştirilen toplam 8 fuara 191 üyemizin katılımıyla organizasyonlar düzenledik.
Katılım gösterdiğimiz Gitex Global Dubai Bilişim Teknolojileri Fuarı’nda yaşanan güzel bir gelişmeyi de sizlerle paylaşmak istiyorum. Odamız 39. Bilgisayar ve Donanım Teknolojileri Grubu ile 79. Bilişim Teknolojileri Grubu üyelerimizin de kurucuları arasında yer aldığı Odamız üyesi firma, fuar kapsamında Çinli bir teknoloji şirketiyle iş birliği protokolü imzaladı.
Bu anlaşmanın, kentimizin teknolojik dönüşümüne ve dijital ekosisteminin gelişimine önemli katkılar sağlamasını umuyorum.
Yurt dışı fuar ziyaret organizasyonlarımızı üyelerimizin yalnızca sektörlerindeki yenilikleri takip etme ya da mevcut bağlantılarıyla görüşme platformu olarak değil, aynı zamanda gelecekte o fuarlarda stant açarak ticaretini geliştirmeye yönelik bir motivasyon olarak görüyoruz.
Bu motivasyonla, 2024 yılı sonu itibariyle özellikle Avrupa ve Orta Doğu dışında Amerika Birleşik Devletleri ve Uzak Doğuya yönelik başladığımız organizasyonlarımıza, önümüzdeki yıl aynı kıtalardaki farklı pazarların fuarlarıyla devam etmeyi planlıyoruz.
2026 yılı Odamız Çalışma Programı kapsamında fuar desteklerimizi de güncellemek üzere çalışmalar gerçekleştirdiğimizin bilgisini sizlerle paylaşmak istiyorum.
Mevcut ekonomik koşullar ve fuar sektöründeki durumu göz önünde bulundurarak üyelerimizin fuarlara katılım motivasyonunu artırmak ve daha fazla üyemizi desteklerimizden faydalandırmak amacıyla teşviklerimizi revize etmeyi planlıyoruz.
Güncellenecek desteklerimizi, yıl sonu meclisimizde bütçemizle birlikte onayınıza sunacağız.
Kıymetli Hazirun,
Oda olarak kentimizde yalnızca ekonomiye değil, sosyal ve kültürel hayata da değer katmayı önemsiyoruz. Geçtiğimiz yıl yoğun katılımla düzenlediğimiz “İzmir Spor Zirvesi”nin ardından bu yıl yeni bir heyecana hazırlanıyoruz.
Kentimizin köklü birikimi ve çağın gerektirdiği yenilikçi bakış açısı, bizlere şehrin potansiyelini küresel ölçekte ortaya koyacak güçlü bir platform yaratma sorumluluğunu veriyor. Bu vizyonla her yıl, o senenin öne çıkan konularından seçeceğimiz bir konseptle hayata geçireceğimiz “İzmirMeets” etkinliğini, bu yıl “Teknoloji ve İnovasyon” temasıyla düzenleyeceğiz.
İzmir Büyükşehir Belediyesi ve Ege Ekonomiyi Geliştirme Vakfı iş birliğiyle, İzQ İnovasyon ve Girişimcilik Merkezi sponsorluğunda 19 Kasım’da Ahmed Adnan Saygun Sanat Merkezi’nde gerçekleştireceğimiz Zirve’de; geleceğin dünyasını bugünden şekillendirmek isteyen liderleri, girişimcileri ve düşünce önderlerini bir araya getirmeyi hedefliyoruz.
Etkinliğimizin basın lansmanını ise 7 Kasım Cuma günü İzQ Girişimcilik Merkezimizde gerçekleştiriyor olacağız. Konuklarımızı ve panel içeriklerini kamuoyuyla paylaşacağımız bu toplantının ardından kentimizde farklı bir heyecan oluşacağına inanıyoruz.
İzmirimizi teknolojinin ve inovasyonun merkezi yapma hedefimize bizi bir adım daha yaklaştıracak bu önemli etkinlikte siz kıymetli meclis üyelerimizi de aramızda görmekten memnuniyet duyacağız. İlgili davetimizi önümüzdeki günlerde sizlerle paylaşıyor olacağız.
Değerli Hazirun,
Her Meclis konuşmamda olduğu gibi bugün de Üniversitemizden güzel başarı haberlerini sizlerle paylaşmak istiyorum.
Mezunlarımız dünyanın dört bir yanında bizleri gururlandırmaya devam ediyor. Görsel İletişim Tasarımı Bölümü mezunumuz Gözde Naz Terzi, ormanda yaşayan bir kaplanın hikayesini konu alan ‘Tora’ adlı animasyonuyla Avrupa birinciliğine ulaştı. İrlanda merkezli bir akademik değerlendirme ve ödüllendirme kuruluşunun düzenlediği Küresel Lisans Ödülleri’nde (Global Undergraduate Awards) adını zirveye yazdıran mezunumuzu tebrik ediyoruz.
Biliyorsunuz Ekim ayı Meme Kanseri Farkındalık ayıydı. Üniversitemiz bu alanda çok önemli bir çalışmayı kamuoyuyla paylaştı. Kadınlarda çok sık görülen göğüs kanserinin önceden tespit edilmesine katkı sağlamak amacıyla sensör özelliğine sahip bir ‘akıllı tekstil’ ürünü geliştirildi.
Tişört ya da atlet olarak kullanılabilecek, ürettiği elektromanyetik dalgalar sayesinde meme dokusundaki değişimleri anlık ölçebilecek özel ürün için Türk Patent ve Marka Kurumu’na başvuru yapıldı.
Dokuda meydana gelen değişimlerin düzenli olarak analiz edilmesi sayesinde, erken evrede olası bir hastalığın önüne geçecek bu çalışmaya imza atan akademisyenlerimizi ve öğrencilerimizi tebrik ediyor, topluma dokunan tüm bilimsel araştırmalarda yanlarında olduğumuzu bir kez daha hatırlatmak istiyorum.
Değerli Meclis Üyelerimiz,
Bugün, kentimizde 30 Ekim 2020’de yaşanan 6.6 şiddetindeki depremin yıldönümü. 5 yıl önce yaşadığımız acı ve korku, sanki dün gibi hala hafızalarımızda.
Depremde hayatını kaybeden tüm vatandaşlarımızı rahmetle anıyor, böyle felaketlerin bir daha yaşanmamasını temenni ediyoruz.
Kıymetli Hazirun,
Kasım ayında çok önemli bir günü idrak edeceğiz. 87 yıl önce, bir 10 Kasım sabahı, büyük bir ulusun kaderini değiştiren Ulu Önderimiz Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK aramızdan ayrıldı.
10 Kasım sadece bir yas günü değil; aynı zamanda Atatürk’ü daha iyi anlamak, onun düşüncelerini, ideallerini ve bize bıraktığı mirası yaşatmak için bir farkındalık günüdür. Atamızın dediği gibi; “Benim naçiz vücudum elbet bir gün toprak olacaktır, fakat Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar kalacaktır.”
Bu inançla, daima onun izinden gideceğimizi belirtiyor, sizleri sevgi ve saygı ile selamlıyorum.
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.