Bazı insanlar vardır etrafını hor görür kırar döker neden niçin yaptığını bile fark etmez? Onun için yanındakini acı ithamla onursuz etmektir. İçindeki haset ve kıskançlık hali yaptığı zararı fark ettirmez zira o kimse nefsine esir olmuştur. Böylei kimseler güzel ahlaktan oldukça uzaktır.

Güzel ahlak enginliktir, hoşgörü zenginliktir. Birileri vardır ki ufacık bir iş başarsa dünyayı fet ettim zanneder şöhret yolunda daldan dala konar. Böyle kimseler gündemden düşmemek için her yolu dener çırpınır durur, bunu yaparken etrafındaki insanların üstüne basarak yapmaktadır. Bilmezmiş gibi dünyanın ölümlü olduğunu hep kendini öne çıkartmaya çalışır.

Ey insan oğlu!

Dev olsanda öleceksin aniden,

Herkes gibi gideceksin faniden.

Böyledir nefse uymak etrafını kırıp dökmek halbuki ruhu muhabbetle beslemek lazım, ruh güzelliklerle beslenirse sahibine mutlaka doğruyu gösterecektir. İnsanı mahlukat denen varlığı nefis esir alırsa kişiyi çirkinleştirir. Ruh güzelliği insana haz verir, cemali güzelleştirir. Kıskançlık ayıptır, günahtır hem sahibini hemde karşısındaki kimseyi yıpratır. Haset hem haset edeni hemde haset edileni yıkar, çürütür. Bu yüzden hep iyi olmak iyilik yapmak gerekir. Şu gökkubede bir hoş sada bırakmaktır güzel olan.

Şiirin sultanı Rabia BARIŞ

 

EBEDE YOLCULUK VAR

ŞAİRİN ÖLÜMÜ- mensure şiir

 

Şairi şair tanır kalemin efkârında,

Efsunlu mısraların güzergâhında gam var.

Nağmeler hüzün söyler ayrılık şarkısında,

Dönülmez akşam gibi yine ocakta sam var.

Şairin ölümü ölümsüzlük gibi bir şeydir. Zira onun kaleminden dökülen inciler dünya durdukça duracak ve her çağda kendine göre okuyucusunu bulacaktır. Mısralar hüzün kokacak, nağmeler ter dökecektir arkasından.

Bir elveda şiiri çıkarken kaleminden,

Mızrabı dile gelir hasretin eleminden,

Yolcuya yol görünür sessizler âleminden,

Dönülmez akşam gibi yine kucakta sam var.

O gün geldiğinde ocağa ateş, kucağa sam düşecektir. Yürüyecektir sonsuzluk âlemine. Her canlı gibi o da tadacaktır ölümü. Dönülmez yoldur, giden gelmez, gitmeyen bilmez. Sonsuz bir hasret başlar yürekte. Diğer adı gurbettir. Ta ki geride kalanlar o yolun yolcusu oluncaya dek. İşin aslı ebedi mekanda kavuşmaktır özlenene. Acı görünen tatlı son gibi.

Zamana mühür vurur Azrail’in kılıcı,

Teselli kar eder mi, bulunur mu ilacı?

Giderken en sevgili acı içinde acı,

Dönülmez akşam gibi yine bucakta sam var.

Yamandır Azrail’in kılıcı. Mührünü vurdu mu tam vurur. İlacı bulunmaz, dermanı yoktur. Acı içinde acı gizler. En sevgiliyi koparır sevilenden. Köşe bucak gam düşer haneye. Candan can gider. Dönülmez yoldur, akşam güneşi gibi. Bu âlemde batar, başka bir alemde yeniden doğar, sabah güneşi misali.

Gül boynunu bükse de çekip gidecek yazlar,

Toprak soğuk olsa da değmeyecek ayazlar,

Yüreğin ateşinde erimeyecek buzlar,

Dönülmez akşam gibi yine sıcakta sam var.

Yavrular boyun bükse de, kader aman vermeyecek. Ömür mevsiminin yazı bitecek. Toprağın soğuğunu, mevsimin ayazını duymayacak ten. Ancak ruh, ameline göre muamele görecek. Dönülmez akşamın ufkunda, sam yelleri esse de, yüreğin ateşinde buzlar erimeyecek.

Bir barış güvercini şahinin kanadında,

En güzel kelimenin sevgi yazar adında,

Hasret bile güzeldir bazen gönül yâdında,

Dönülmez akşam gibi yine şafakta sam var.

Mevta Hakka yürüyüp tabuta konduğunda, küsler barışır, hemen hemen herkes hakkını helal eder. Sevgiyle, övgüyle bahsedilir arkasından. Ne iyi insandı derler. Sağlığında söyleyemediklerini söylerler. Şiirleriyle yad edilir. Dolaşır dilden dile, gönülden gönüle.

Bazen istenmese de yollar gurbete çıkar,

Amansız bekleyişte özlem sineyi yakar,

Gidenler gelmez geri, bekleyen mahzun bakar,

Dönülmez akşam gibi yine uzakta sam var.

Son şafaktır zaman, kapanan gözlerde. Son dem… Amansız bekleyiştir sinelerdeki özlem. Bekleyenler mahzun, giden sessiz, yol sonsuz. Hazan vardır o yerde, sam vardır. Dökülür yıldız yıldız. Uzaktır menzil, çok uzak.

Sevdaya hüzün düşer, duygular yoğunlaşır,

Şiirler mısra mısra yıldızlara ulaşır,

Sır olan hatıralar gözyaşına bulaşır,

Dönülmez akşam gibi yine afakta sam var.

Hüzün düşer gönüllere. Duygular yoğunlaşır. Mısralarla anılır şair. Her mısrada bir düğüm çözmeye çalışırlar. Gözyaşları süsler kıtaların üstünü. Dile gelir hatıralar bir bir. Sevda kokan kitapları dizilir raflara. O an dizeler ahlara karışır. Giden gitmiştir dönülmez akşam gibi.

“Ölüm asude bahar ülkesi” diyor şair,

Ömrünü milletine feda ediyor şair,

Yüreği dile gelmiş mutlu gidiyor şair,

Dönülmez akşam gibi yine ırakta sam var.

“Ölüm güzel olmasa ölür müydü peygamber?” diyordu ya şair, bu ne muhteşem bir söz. Hak emri vaki olduğunda her kul ölecek. Kaçınılmaz son. Ölmek için doğduk, öleceğiz, bu kadar net. Ancak ölüm Allah’a giden yolsa güzeldir. Aksi halde ölümün ötesi ölümden beter.

Yolcuya dur olur mu menzil alacak elbet,

Gelince büyük melek buyur diyecek elbet,

Kaçış var mı o yerden son mekân ilelebet,

Dönülmez akşam gibi yine durakta sam var.

Yolcu yola koyulduğunda dur olmaz artık. Elbet menziline varacaktır. Önemli olan büyük melek geldiğinde, marifet ona hoş geldin diyebilmektir. Bu önemli haslet, bilmem kaç kula nasip olur böylesi. Dönülmez akşam gibi son durakta sam olsa da; “Ölüm asude bahar ülkesi” diye vurguluyor şair. Böyle bir bahar ülkesini hangimiz görmek istemeyiz ki.

 

Rabia BARIŞ T. C. Kültür Bakanlığı Halk Şairi